19 Temmuz 2009 Pazar

umit penceredeki isik

Pencereler siki siki kapatiliyor. Karartma günlerinden kalma bir halatla boguluyor isik huzmeleri. Cellat isini bitirip son ciliz boyna taktiginda ilmegi, sokaklarda hiç kimse kalmiyor. Köpekler ve kediler ilk kez korkuyorlar geceden. Gözlerinin fosforuyla yol aliyorlar bir kuytu bulabilmek için. Kargalar ilk kez gecede eriyorlar. Kara üzüm sarabinda çirpiniyorlar, neresi karanlik, kanatlari neresi? Ah kanatlar! Çelik kanatlardan mi korkuyor sehir! Hayir yeni bir dünya savasi çikmadi. (En azindan ilan edilmedi henüz.) Savas uçaklari isik gördükleri yere birakmayacak bombalarini. (Insan haklari beyânnâmesi hâlâ geçerli.) Iste bir insan! Dikkat! Herkes daha siki çeksin perdeleri! Yürüyor tek basina. Evet tek basina! Saatlerdir yürüyor pencerede bir mum görebilmek için. Fakat susuyor bes yüz mumluk ampuller. Cinayeti gördükleri halde konusmuyorlar. Sahitlik tehlikeli. Bir insan görmek tehlikeli. Bir insana `Nasilsin?` demek tehlikeli.||-Nasilsin?||-Gerçekten bilmek istiyor musun bunu!||Bu soru sorulmadi. Bu cevap verilmedi. Hey duyuyor musunuz! Tek basina yürüyen adam bir isik vahasi gördü. Soluk bir çöl mavisi. Bir bedevi çadirindan süzülüyor olmali. Bu soru az sonra sorulacak. Bu cevap az sonra verilecek. Serap görmüyorsa, pencere vurulacak az sonra. Nefes nefese yürüdü, adimlarini kirbaçlayarak yürüdü, ayaklarini unutarak yürüdü, pencereye basini dayayip mavi isigi kana kana içecegi ani düsünerek yürüdü. Sonunda yaklasti pencereye. Isaret parmagini büktü tiklatmak için. Tiklatti da. Evet cam sesi bu! Simdi `Kim o?` diyecekler. `Tanri misafiri!` diyecek. Fakat açilmiyor kapi. Tanri misafiri bekliyor. Çit çikmiyor pencereden. Beyaz bir yazi çikiyor camda. Dilsizler oturuyor olmali. Bir yazi yürüyor mavi camda: `Hos geldiniz.` Yasasin hos geldin diyorlar bana. `Simdi kartinizi yuvaya sokunuz.` Kart ve yuva mi? Bir yuvaya girmek için kart gerekiyor demek. `Sifrenizi yaziniz.` Insan, yazsam. `Sifrenizi tekrar yaziniz.` Insani kabul etmiyor. Alti haneli rakam kabulü. `Isleminizi seçiniz.` Islem eylem mi demek oluyor! Ne yapacagima karar mi vermeliyim? Ne yapsam Allah`im! Yol göster! Bir kul sesi yok koca sehirde. Hesabimdan hesabina aktaramam, yüzüm yok!||Sabah olmak üzere. Birazdan ezan okunacak. Camiye gitsem. Neden daha önce aklima gelmedi. Cami, toplayan yani. Minareye çikip ezan okusam, isiklar yanar mi bir bir. Yeni bir saganak baslar mi sehirde? Anahtar, sürgü ve zincir sesleriyle çinlar mi sokaklar? Sakirtiyla açilir mi çelik kapilar? Toplanir mi irmaklar yesil vadide. Yoksa uykularini mi derinlestirir sesim. Hiç çikmasam serefeye. Tek basima dursam mihrapta. Simdi sirasi degil bunlari düsünmenin. Tarihi bir hamam degil mi caminin yanindaki? Evet, tarihin kaynar sularinda yikanmaliyim önce. Açmaliyim musluklari tasana kadar kurnalar. Bagirmaliyim, çin çin ötmeli duvarlar. `Tellak yok mu!` Yok tabii. Kim çikartabilir baskasinin kirini! Âdet degisti. Seytanlar kese takti ellerine. Kendinin tellagi olmali herkes. Kapidan adimimi atar atmaz kilitlemeliyim. Kapidan adim atar atmaz soguklukta ihtiyar bir tellak çikiyor karsima. `Bu hamam kapandi,` diyor. Istersen dinlen biraz. Ben de sana Attar`dan bir kissa anlatayim. Kese kadar uyan eline, kaynar su kadar aritan.||Ebu Said-i Mihne hamamda yikaniyordu. Çig bir adam olan tellak, ihtiyar Ebu Said`i keselerken bütün kirlerini vücudundan siyirip önüne yigiyordu. Bir aralik alay eder gibi sordu `Âlemde erlik nedir ey temiz adam?` diye. Ebu Said, `Kirleri gizleyip sahibine göstermemek... Halkin gözü önüne yigmamak!` dedi usulca. Tellak kaynar suyla degil, bu cevapla yandi. Ayaklarina kapandi ihtiyarin. Ve su duayla bir kere daha sarsildi: `Ey bizi yaratan, besleyip yetistiren, bize nimetler veren Allah`im! Ey padisah! Ey kullarin islerini yapan, onlara keremlerde bulunan! Bütün dünya halkinin erligi, kerem ve lûtfu, senin ihsan denizinden bir çig tanesidir. Bizim kirliligimizden, utanmazligimizdan geç; kirliligimizi gözümüzün önüne getirme; yüzümüze vurma!`||Tanri misafiri hamamdan çikti. Derin bir ferahlikla çikti tarihin içinden. Henüz sökmemisti safak. Fakat sökmüstü o kelimeyi. Okumayi yeni ögrenen bir çocuk gibi hecelemisti: `Rec`. `Seninle kusatilmisken ümitsizlik de ne!` Ellerine bakti. Sag ve soldan iki agaç dali gibi uzadi kollari. Ümit hareket demekti. Tirmandi minareye. Isiklar yandi o anda bir bir. Açarak kollarini, havf ve recâyla sarildi sehre. a.ural@zaman.com.tr4452753|2008-12-21|Iki korku arasinda yolculuk'4407257|2008-12-07|Gel artik çocuk!'4387384|2008-11-30|Cömert Hâtem`in atiyla cennete dogru'4366069|2008-11-23|Yonttukça büyüyen heykel, yalnizlik'4343649|2008-11-16|Süphe, yakalanamayan hirsiz'4320149|2008-11-09|Âsik, pencereden ayrilmayan dîvâne'4293982|2008-11-02|Ask, ruhu kusatan sarmasik'4243133|2008-10-19|Ten yolcusu, can yolcusu siir

Pencere Araçlari ve Aksesuarlari

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder